1808'de özel detektif Wong Gyu Kore anakarasından uzakta bir adaya bir kundaklama olayını araştırması için gönderilir, ama çok geçmeden kendini bir cinayet soruşturmasında buluverir. O katili bulmaya çalışırken hem yalanların ve sırların, hem de cesetlerin sayısı hızla artar. Küçük bir toplumdaki hayatin karışıklığını anlamaya başlar. Ada sakinlerinin huzurunu kaçıran sadece ölü sayısının artması değil, aynı zamanda cinayetlerdeki sadistçe yöntemlerdir.
Wong'un inatçı arayışı onu yedi yıl önce meydana gelen gizemli olaylara ilişkin cinayetlerin şüphelisine götürür. Bu olayda, kağıt değirmeninin eski sahibi Katoliklikle suçlanıp idam edilmiştir. Ada halkı çektikleri acılardan kötü bir ruhun sorumlu olduğuna inanmaktadır, ama mantıklı bir adam olan Wong Gyu'nun bu tür batıl inançlara ayıracak zamanı yoktur.
Ancak, çok geçmeden, tüm çabalarına rağmen bu acımasız cinayetler dizisine engel olmayı başaramayınca düşüncelerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalır ve neden bu cinayetleri soruşturmak için gönderildiğini anlamaya başlar.