Hye-Young, Amsterdam'da yaşayan genç ve güzel bir ressamdır. Şehrin en işlek meydanında insanoğluın resimlerini yaparak ve kendi tablolarını satarak geçimini sağlamaktadır. Park Yi ise, şehirde uluslar arası uyuşturucu trafiğinde önemli rol oynayan Kore mafyasının emrindeki bir kiralık katilidir. Park Yi, bir papatya tarlasında fotoğraf yaparken gördüğü Hye-Young'a aşık olur.. Onun çalıştığı meydanı karşıdan net bir şekilde gören bir daire kiralar ve hergün onu izler. Sadece kendini gösterme cesaretini bulamaz. Bunun yerine hergün saat 4:15'de onun dükkanının önüne bir demet papatya bırakıp, "çiçekler" diye bağırıp ortadan kaybolmaktadır. Bu esrarlı fanatikından hergün aynı saatte çiçekler alan Hye-Young, hiç görmediği bu adama aşık olmuştur.Bir gün, Hye-Young kalabalık meydanda çalışırken, tesadüfen saat 4:15'de elinde bir demet papatya ile karşısına bir adam çıkar. Fakat bu adam, uyuşturucuların peşindeki İnterpol dedektifi Jeong Woo'dur ve o sırada takiptedir. Fakat bunlardan habersiz Hye-Young, bu adamı kendisine hergün çiçekler gönderen, papatya tarlasında karşıya daha rahat geçebilsin diye onun için minik bir köprü meydana getiren katil Park Yi sanar. Dedektif Woo'da Hye-Young'a aşık olmuştur. Fakat Hye-Young için tesadüfler gerçek aşkın yönünü şaşırtmış, biri katil, diğeri polis iki adamı da içinden çıkılması zor bir dönemece sokmuştur...