11 yaşındaki Jin-ho evin sorumlusu durumundadır. Jin-ho yakacak odun satarak hasta annesine bakmakta ve beraber yaşamaktadırlar. Jin-ho'yu bu dünyada maksimum korkutan şey annesinin ölmesi ve bu dünya da yanlız kalmasıdır. Bigün odun toplamak için dağlara tek başına gitmek zorunda kalır. Ancak dönüş yolunu kaybeder. Anası heryere bakar ama birt ürlü onu bulamaz!

Bir üniversite öğretmeni olan Park Young-sun şans eseri birgün derslikındaki en sevimli öğrencisiyle çok büyük bir müzikal projesi için bir sınavda karşılaşır. Kaygısız bir çapkın olan Park Young-sun In-jeong ile bir dere kenarına giderler ve orada ondan hoşlanılmış olduğunı söyler. Bu süprize çok şaşıran In-jeong dere kenarından birazcık uzaklaşır. Park Young-sun'da In-jeong'un geri dönüşünü beklerken kendisini zalim ve acımasız olan bir grup gencin içinde bulur.

Japonyanın Koreyi istila etmiş olduğu sırada, Joseon hanedanlığı kayıtları yanmıştır. Bu öykü kayıtları restore etmek isteyen kişilerin Jeonju kazasını ve bir tek 1 ferdin kurtulmasını anlatmaktadır.

Ciddi kalp hastalığına yakalanan kızı için nakledilecek kalp arayan Yeon Hee, komada yatan orta yaşlı bir hanımın serseri oğlu Whee Do'ya servet ödemeye hazırdır.Whee Do'nun annesinin hakkındakileri tek tek öğrenen çaresiz Yeon Hee, tehlikeli insanlarla işbirliği meydana getirmeye başlar...

21. Asır sinemasının parlayan yıldızı cenup Kore. Kim-Ki Duk, Chan-wook Park, Joon- Ho Bong şeklinde nice kabiliyetlerle sinemaya farklı bakış açıları kazanmıştırran cenup Kore’den Hong-Jin Na da önemli bir başarı sergiliyor. ‘Memories of Murder’ şeklinde bir mihenk taşına selam dururcasına benzer bir sistem eleştirisini de yapmayı dikkatsizlik etmiyor. Alışılagelmiş seri katil filmlerinin klişelerini de altüst ediyor. Katil başından itibaren gözümüzün önünde, üstelik bir süre sonrasında karakolda ifade verirken suçlarını da itiraf etmeyi dikkatsizlik etmiyor. Amerikan klişesi karizmatik ve kahraman polisler değil, alelade hatta bürokrasinin de etkisiyle her şeyi birbirine karıştıran beceriksiz polisler var işin başlangıcında. İnceden inceye planlanmış cinayetler, bildiri kaygısıyla biçimlendirilmiş kurbanlar (Seven), zeki dedektiflerle girilen hem entelektüel bununla beraber alabildiğine esrarengiz kovalamacalar yok filmimizde. Cenup Kore polis teşkilatının çürümüşlüğüne ve bürokrasinin siyasal otoritenin oyuncağı haline gelmesine yönelik ince bir gülmece anlayışı var. Yönetmenin ilk filmi olduğu göz önüne alınınca ismini not etmekte yarar var.

Joseon Hanedanlığı döneminde Sanguiwon içinde çalışacak olanların arzularını,aşk hayatlarını ve kıskançlıklarını anlatır.Sanguiwon kraliyet tarafından giyilen kıyafetleri sorumludur.

Ihei efendisi olmayan eski bir samuraydır ve yolculuğa çıkmak istemektedir. Çıktığı yolculuk sırasında Lord Shigeaki'nin ilgisini çeker ve Lord'un kalesine samuray eğitmeni olarak işe girer.

Tokyo Hikayesi ve günaydın‘nın yönetmeni Yasujirô Ozu’nun 1934 senesinde yönettiği sessiz film. Yonetmen 1959 senesinde filmi yeniden Yüzen Otlar adıyla renkli ve sesli olarak çekmiştir. Ozu’nun 31 yaşlarında yönettiği film, sanatçının Japonya‘nın ufak kasabalarında geçen, gelişen dünya karşısında geleneklerini korumaya çalışan Japon halkının düştüğü acıklı durumu, günlük hayatın eğlencesi ve huzurunu özetleyen beyaz perde dilinin başlangıcı gibidir.

Young Nam görevi kötüye kullanmasına sebep olan ufak bir sahil köyüne gönderilmeden önce polis akademisinin gelecek vaat eden bir mezunudur. Köydeki ilk gününde kasvetli bir yüze haiz olan ve orada yaşayan Dohee adlı kız ile karşılaşır. Young Nam yeni ortama alışmaya çalışırken Dohee'nin büyükannesi sahildeki uçurumdan düşerek ölür. Young Nam, Dohee'yi üvey babasından korumak için Dohee'nin evinde kalmasına izin verir. Fakat işler daha da gizemli bir hale gelir ve Young Nam Dohee hakkında daha çok şey öğrenmek ister.

Seul şehir merkezinde iki genç adam sokakta gördükleri kızın aradıkları birey olduğuna ikna olurlar. İki genç adam ölmek üzere olan yaşlı komşularının isteği üzerine, komşunun yıllar önce evden kaçmış olan kızını aramaktadırlar. Sadece buldukları genç kız bir türlü aradıkları kız olduğunu kabul etmez. İki adam nihayetinde genç kızı kendileri ile beraber gelmeye ikna eder. Genç kız, bilincini yitirmek üzere olan yaşlı adama, gerçek kızıymış gibi davranacağını söyler. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru beklenen buluşma gerçekleşirken, hiç kimse genç kızın aranan kız olup olmadığı konusunda bir türlü emin olamaz.

Hayattaki tek yakını olan sürekli hastalık nedeniyle yatağa mahkum dedesiyle birlikte yaşayan Jang Ji Gu(Seo Young-Joo) gözaltındaki bir çocuk suçludur. Ji Gu'nun hayatı, hastalık-okul-arkadaşlarıyla takılmak arasında sıkışıp kalmıştır. Tek ilgisi yeni kız arkadaşı Sae Rom'dur. Ancak birgün mahallenin büyük çocuklarıyla bir hırsızlık yaparken yakalanır ve mahkemeye çıkarılır. Fakat diğer çocuklar gibi kendisini savunacak bir anne babası olmadığı için mahkeme onun çocuk ıslahevinde kalmasını öngörür.Aradan 11 ay geçtikten sonra ıslahevindeki öğretmeni, annesinin izini bulur ve böylece Ji Gu genç annesiyle tanışır. Kendisini doğurduktan hemen sonra kaçan ve onu böylesine bir hayata mahkum eden annesini affedebilecek midir? Onca yıl sonra annesine yakınlaşabilecek midir ve dahası kendi kız arkadaşını da annesinin kaderine itilmekten kurtarabilecek midir?

Ses alanında ihtisas icra eden Sang Woo ve bölge radyosunda çalışan dj Eun Soo bir araştırma için bir araya gelir. Baharın gelmesiyle birlikte doğada ortaya çıkan değişimler ve kısacası tabiat ananın sesini kısa bir süre için kayda alacaklardır. Bu onlar için en güzel bahar olacaktır çünkü akıl almaz bir şekilde hem tabiat ananın bununla beraber aşkın sesini dinleyeceklerdir...

Japonya’nın Showa devri’ndeki insanlık duygusunu konu alan “Herzaman -3.Cadde’de Günbatımı-” eserinin devamıdır. 1959 yılı baharında, Chagawa, kendisine hiçbir izahat yapmadan giden Hiromi’yi hatırlayarak Hiromi’den emanet kalan Jyunnosuke ile birlikte yaşamını sürdürmektedir. Bigün Chagawa’nın yerine Jyunnosuke’nin gercek babası olan Kawabuchi, Jyunnosuke’yi geri almak için yeniden gelir. Jyunnosuke ile birlikte yaşamasına izin verilmesinin tek koşulu olarak Jyunnosuke’yi normal yaşam standartlarında yetiştirmesi gerektiğini söylenen Chagawa, bir dengeye oturttuğu yaşamı için ve Hiromi’ye kendi başarısını ispatlamak için eskiden vazgeçmiş olduğu Akutagawa Ödülü’nü kazanmayı hedefleyerek tekrar romanını yazmaya başlar.