"I Love You, I Don't Love You", 5 yıldır evli olan bir çifti konu almaktadır. Çift ayrılıklarının önüne geçmek için saklambaç oyunlarına başvurur.

Bir sette makyöz olarak çalışan Kim, yönetmenin yerli yersiz azarlamalarına daha fazla katlanamayınca açar ağzını yumar gözünü ve gözlerini tekrar açtığında; kapının önünde bulur kendini. Kovulan sadece kendi değildir. Yönetmen asistanlığı yapan arkadaşı da kapı dışarı edilmiştir...

Yetenekli bir jokey olan Ju-hee (Tae-hee Kim) bir yarışta atını kaybedip kötü bir kol sakatlığı geçirmesinin ardından, yarışlardan çekilir. Bu depresyonu atlatmak için gittiği Jeju Adası'nda tesadüfen başka bir jokeyle, Woo-suk (Dong-kun Yang) ile karşılaşır. Woo-suk, Japonya Kupası'nda şampiyon olmuş bir jokeydir. Woo-suk'un cesaretlendirmesiyle, Ju-hee kendini hazırlar ve Grand Prix Şampiyonası'na katılır...

Eun-Soo, son günlerde kitaplara karşı zarar verilen bir kütüphanede çalışan bir kütüphanecidir. Bir gün, kitapların belirli bir sayfasını yırtan Jun-Oh'u yakalar. Eun-Soo kütüphanedeki zarardan dolayı onu suçlar, ama çok geçmeden hareketlerinin arkasında yatan karmaşık hikayeyi öğrenir.Jun-Oh'un kız arkadaşı arkasında esrarengiz bir not bırakarak birdenbire onu terk etmiştir."Sayfa 198'e bak"Jun-Oh'un kız arkadaşı bir kitap kurdudur ve kütüphanedeki kitapları düzenli olarak kontrol etmektedir. Jun-Oh bu yüzden kütüphaneye gitmiş ve karşısına çıkan her kitabın 198. sayfasını yırtmıştır. Eun-Soo da aynı şeyleri yaşadığı için ona bir tavsiye verir, kız arkadaşı gerçekten ciddiyse peşini bırakmasını söyler. Ancak, aşkı yüzünden yıkılan Jun-Oh'a bakınca, Eun-Soo kitaplardaki sayfa 198'in şifresini çözmesine yardım etmeye başlar.

1977 yılında, Iri'de tren istasyonunda meydana gelen patlama yüzlerce insanı öldürmüş ve kente büyük zarar vermiştir. Otuz yıl sonra, artık adı Iksan olan Irı'de hiçkimse kentin acılı geçmişini hatırlamıyor gibidir, ama geçmişin yaraları hala orada durmaktadır. Kendisine hamile annesinin patlama sırasında yaralanması sonucu Jin Suh (Yoon Jin Suh) zihinsel özürlü olarak doğar. Jin Suh'un saflığı yüzünden erkekler sıksık ondan faydalanmaya çalışırlar. Erkek kardeşi onu koruyup destek olmak için çok uğraşsa da boşunadır, bu arada artık adı Iksan olan Iri kentinin zorlu yaşam mücadelesinde kıt kanaat geçinmeye çalışmaktadırlar.Önceki filmi Desert Dream (a.k.a Hyazgar) ile beğeni toplayan Çinli yönetmen Zhang Lu, başlangıçta biri Kore'de, diğeri Çin'de olan iki kent hakkında bir tek film yapmayı planlamış ancak sonunda birbiriyle ilişkili ama iki ayrı film yapmış: - Chongqing ve Iri - bu her iki kentin filminin konusu da sıradan insanların günlük hayatlarında karşılaştıkları zorluklar ve verdikleri yaşam mücadelesi hakkında.Sevilen oyuncular Yoon Jin Suh (Someone Behind You) ve Uhm Tae Woong (Forever the Moment) bu iki filmden Kore'ye ilişkin olan kısmı Iri'de, trajik geçmişinden kurtulamayan bir kentte yaşam ve varolma savaşı veren iki kardeşi canlandırıyor.

Gabi; Joseon Hanedanlığı 26. kralı olan Kral Go jong'a düzenlenen suikast girişimini anlatıyor. 19. yüzyılın sonlarına doğru yani kahvenin Kore'ye ilk kez tanıtıldığı sıralarda Rus keskin nişancısı olan İlyiç ve Kore'nin ilk baristası olan Tanya, Kral Go jong'a suikast planı yapan Japon subayı Sadako tarafından yönlendirilmektedir.Tanya ve İlyiç, altın ve kahve dolandırıcılığı yapan masum aşıklar, onların kurbanı olmuştur. İkili Rus askerleri tarafından yakalanıp Japon subayı Sadako'ya teslim edilmiştir.Sadako daha sonra ''Gabi'' operasyonu içine Tanya ve İlyiç'i de dahil etmiştir. Amaç Kral Go jong'a suikast düzenlemektir. Eğer başarısız olurlarsa cezaları ölümdür. Bu arada Kral Go jong eşinin Japon suikastçiler tarafından öldürülmesinden sonra Rus elçilik binasında gizleniyordur.

18'ine girmekte olan Su Min (Lee Young Hoon) yetimhaneden ayrılıp Seul'e gider ve üniversite için para biriktirmek amacıyla çeşitli işlerde çalışır. Fabrikadaki işinden çıkarılınca Su Min bir eşcinsel barında erkek eskort olarak çalışmaya mecbur kalır. Çoktan dibe vurmuş olsa da, Jae Min'in (Lee Han) girişiyle Su Min'in hayatı hem daha karmaşık, hem de daha anlamlı bir hale bürünür. Varlıklı, muhafazakar bir ortamdan gelen Jae Min cinsel eğilimlerini ailesinden gizlemektedir. Üstelik nişanlanmış olmasına rağmen Jae Min Su Min ile birlikte olmak için herşeyden vazgeçmeye niyetlidir, ve böylece bu ikili tutkulu bir ilişkiye kapılırlar. Ancak hayatın gerçekleri yakalarına yapıştığında, aşkın herşeye yetmeyeceğini farkederler...

Choi, çalıştığı şirketin yeniden yapılanmaya gitmesi sonucu işten çıkartılmıştır. Kardeşinin fabrikasında çalışan işçilerden biri olan Dorgy ölünce ailesine ondan kalanları vermek üzere Nepal’in bir köyüne doğru yola çıkar. Fakat oraya vardığında Dorgy’nin ailesine onun öldüğünü söyleyemez. Misafir olduğu süre boyunca dağ köyünde sudan çıkmış balık gibidir. Amacı belli olan yolculuğu, bu huzur dolu köyde hissettikleriyle kendi iç yolculuğuna dönüşecektir.

Hep kaybeden konumunda olan Bon-gu (Kim Seung-woo), eski okul arkadaşlarıyla bir araya geldiği bir lise toplantısına katılır. Fakat başarısızlıkları yüzünden orada onunla alay edilir. Ertesi gün yedek asker eğitimine katılmak için şehre gider ve orada yine küçümseme ve başarısızlıkla karsılaşır. Geriye kalan birkaç wonuyla (parasıyla) ucuz bir çakmak alır. Eve gitmek için başka bir yol olmadığından, kendisi gibi bir yedek asker olan arkadaşı Bum-soo (Kang Sung-jin) ile Seul tren istasyonuna gitmek için bir taksiye binerler.İstasyondayken, Bon-gu çakmağını tuvalette unutur ve o çakmak Yang Chul-gon (Cha Seung-won) isimli bir gangster tarafından çalınır. Aşırı derecede sinirlenen Bon-gu gangsterin adamlarını dövüp, gangsteri kışkırtarak çakmağı geri almada kararlıdır. Bunun üzerine, Chul-gun’u trene kadara izler. Chul-gun’un orada bir senatör (Park Yeong-gyu) ile önemli bir toplantısı vardır. Senatör, Chul-gun’un istediği şeyi kabul etmeyip, inatla reddedince, Chul-gun trendeki herkesi rehin alır. Bu arada Bon-gu, çakmağını geri almak için elinden geleni yapacak ve bu yolda hiçbir şeyden geri durmayacaktır.

Young-joon ve So-yeo sağlam bir evlilik yürüten bir çifttir. Bir gün ortak arkadaşlari bir bar açar ve kendilerinin zıddı olan Min-jae ile Yu-na çifti ile tanışırlar. Birkaç ticari sohbetten sonra Young-joon moda danışmanı olan Yu-na'nın müşterisi olur. Ve Min-jae'de Hong Kong iş gezisi için So-yeo'ya yardımcı olmayı kabul eder.Young-joon kendisini ziyaret eden dönem danışmanı Yu-na ile apaçık ticaret yaparken So-yeo tesadüfen Min-jae ile Hong Kong'da karşilaşır.O gece dördüde diger partnerde kendi şahsi evliliğinde eksik olan parçayı öğrenir.

Ji-hyeon (Lee Na-young) cinsiyet değiştirme ameliyatının ardından güzel bir fotoğrafçı olarak kusursuz bir hayatın keyfini sürer, ta ki babası olduğunu iddia eden bir çocuk kapısını çalıncaya kadar. Ji-hyeon alışılagelmiş bir baba gibi davrandıkça, aksilikler çıkar ve erkek arkadaşının kuşkuları gittikçe artar.

oung-mi Cha çocukluğunu, ilk aşkının onu bulmasını bekleyerek geçirmiştir. Aslında, tam anlamıyla geçirememiştir. Ailesini küçük yaşta kaybetmesi, Young-mi Cha 'nın çocukluğunu terketmesine yol açmıştır..Yine de hayata pozitif bakmayı becerebilen kız, kadercilik yapmayarak, onurlu bir yaşam sürmek için elinden geldiğince çalışıp çabalamış ve bir yazar olma yolunda ilerlemiştir..Genç kız, üniversite yıllarında esrarengiz biri tarafından yardım görmeye başlar. Young-mi ne zaman bir engelle karşılaşsa yada onu zorlayacak birşey belirse; ''Uzun Bacaklı Baba'' ismini verdiği ve onunla tanışmak için yanıp tutuştuğu esrarengiz kahramanı, sorunu tek hamlede, gizlice ve kökten çözerek genç kızın önünü açmaktadır.Sapığın biri bana kafayı fena taktı diye savcılığa başvuracağına; günden güne uzun bacaklı babasını daha çok merak eden ve seven Young-mi, bir radyoda program senaristliğine başlar. Görev genç kızın seviyesini aşmaktadır fakat, uzun bacaklı babası Young-mi 'nin potansiyeline inanmakta ve onun yakınında olmasını istemektedir...

Güneşli bir Mayıs öğleni; taksiciler, öğrenciler ve bebeklerini taşıyan kadınlar, binlercesi eyalet merkezindeki ofis binasının önünde toplandı.Günlerdir gökyüzünden yağan paraşütçüler, ayrılmak üzere olduklarının haberlerinin yaydığı gibi, caddeye sıralandılar ve insanları kutlamanın coşkusuyla doldurdular. Kalabalık beklenti içindeyken, ulusal marş hoparlörlerden çalmaya başladı.Ardından, bir ateş patlaması tüm öğleni parçaladı.Sivil katliamın kurtulanları şimdi sevgili marşlarının onların özgürlüklerinin işareti değil, askeri yönetimin ateş emrinden başka bir şey olmadığını anlatıyorlar ve birlikler öldürmeden geri çekilmedikleri bu caddeye duvar örüyorlar.

Kim Ji-su ünlü bir piyanist olmak isterken, ailevi ve ekonomik nedenlerle hayallerini gerçekleştiremediğinden küçük bir stüdyoda piyano dersleri vermeye başlayan 31 yaşında yalnız bir kadındır.Gyung-min ise annesini kaybettikten sonra büyükannesiyle yaşayan içine kapanık ve yaramaz bir çocuktur. Birbirlerinden farklı bu iki insanın yolları, piyano dersleriyle birlikte farklı amaç ve duygularla birleşir.

Fruit Chan'in 22. Uluslararası İstanbul Film Festivali 'nde Umumi Tuvalet adıyla gösterilen filmi.İnsanın pisliğiyle kutsallığını bir arada hissettiren, tuhaf bir film. Mayınlı bölge bölümünde yer alması tesadüf değildir.Pekin’deki bir umumi tuvalette doğmuş ve orada terk edilmiş olan dong dong’a, “Tuvaletlerin Tanrısı” derler. Çin’in yaşamın çeşitli yönlerine vücut kazandıran yerel tanrı ve ruhların düşük kademede bir üyesidir o. Dong Dong şimdi 18 yaşındadır. Onu bulup büyüten nazik yaşlı hanım ölmek üzeredir; en iyi arkadaşı Tony ise çok ciddi bir hastalığa yakalanmış olan küçük erkek kardeşini iyileştirecek mucize ilacı bulmak üzere yollara düşmüştür. Çok geçmeden, sevdiklerine şifa bulmak için dünyayı dolaşan bu iki kır saçlı bekârın yolu, birbirinden çok farklı bir grup gençle kesişir: çince konuşan ve ganj’a gitmekte olan iki hintli delikanlı, çok sayıda dil bilen ve bir deniz yaratığı olduğunu ileri süren genç bir kadın ve new york’ta kendinden akıllısına çatmış olan romantik bir tetikçi…

Büyük bir kimya fabrikasının sahibi olan iş adamı iki kişi tarafından kaçırılır.iş adamının bir uzaylı olduğunu, hatta uzaylıların başkanı olduğunu ve insanlar üzeride deneyler yaptıklarını söyleyerek herşeyi itiraf etmesini ister. iş adamıda uzaylı olmadığını anlatmaya çalışır.bir yandan bunlar olurken diğer yandanda polisler iş adamını aramaktadır. işler daha çok karışacaktır.sonu ilginç biten güzel ve farklı bir film...

Organize suçlar detektifi Tae-su (Jung Doo-Hong), lise arkadaşı Wang-jae'nin (Kil-Kang Ahn) cenaze töreni için doğduğu kasabaya geri döner. Tören esnasında yine çocukluk arkadaşları Pil-ho, Dong-hwan ve Seok-hwan ile karşılaşır. Eski dostlar geçmişi yâd ederler, hem de arkadaşlarının kuşku uyandırıcı ölümü üzerine kafa yorarlar. Bu sıradan bir ölüm müdür? Yoksa ortada bir cinayet mi vardır?Araştırma yapmaya başlayan Tae-Su ve ona yardım eden Seok-Hwan (Ryoo Seung-Wan) şaşırtıcı bir sonuca ulaşır. Wang-Jae'nin esrarengiz ölümünde, yasadışı işlere bulaşmış lise arkadaşları Pil-Ho'nun (Lee Beom-Soo) parmağı vardır.

Yazı anneannesinin yanında geçirmesi için köye götürülen şehirli ve şımarık bir çocuğun burada yaşadığı olayları konu alan duygu yüklü bir yapım.

Türkçe Karşılığı "Başkan'ın Berberi" olan bu film 2004 yılında yönetmen Lim Chang-sang tarafından yönetilmiş.Hikaye Bir berber, karısı ve oğlu etrafında geçmekte.Kore tarihini bir berberin bakış açısıyla anlatıyor ve filmde Kore tarihne yönelik gerçekten de önemli dakikalar yaşıyorsunuz.Başrolünü Sang Kang Do ve Moon So-ri'nin paylaştığı keyifli bir film.