Serbest çalışan bir fotoğrafçı olan So-jung, görme yeteneğini gittikçe kaybettiği ve neticede kör kalmasına sebep olacak kritik bir hastalığı olduğunu keşfeder. So-jung büyükannesinin cenazesi için evine döndüğünde ailesiyle gergin bir tartışmaya girer. Karşılaştığı duyarsılık ve yaşadığı hayal kırıklığı içinde Seul’a döner. So-jung bir gün “Gülümseyen Buda” adlı fotoğrafının bulanık olduğunu keşfeder ve o zaman gözünün durumunun daha önceden kötüleşmeye başladığını anlar. Görebildiği dünyanın yakında son bulacağını fark eden So-jung, hafif motorlu uçakların nasıl kullanıldığını öğrenmeye karar verir.

"Sumi ve Suyon zorunlu bir ayrılığın ardından, aylar sonra evlerine geri dönerler. Annelerinin ölümünün ardından, üveyanneleri çoktan evlerine yerleşmiştir. Babaları üvey anneleri ile kızların arasındaki sorunları görmezden gelmekten yanadır. Oysa iki kızkardeşle, üvey annelerinin arasındaki düşmanlık tahmin edilebileceğinden çok daha köklüdür. Anne, baba ve kızların yaşadığı ev, bu düşmanlıktan kaynaklanan tuhaf olaylara sahne olur. Herkesin hafızasından silmek için uğraştığı bir olay, dördünün de hayatını cehenneme çevirecektir. Ülkesinde ‘dahi’ olarak nitelendirilen Kim Jee-Woon “Karanlık Sırlar”la son yılların en ilginç gerilimlerinden birisine imza atıyor. Benzersiz bir görsel atmosfer, filmin tamamına yayılan sarsıcı hüzün duygusu ile “Karanlık Sırlar” uzakdoğu sinemasının alışılagelmiş gerilim örneklerinden bir adım öne çıkıyorGüney Kore’de gişe rekorları kıran ve bu yıl Cannes'da büyük ilgi gören "Karanlık Sırlar / A Tale of Two Sisters", Fantasporto Festivali'nde, aralarında En İyi Film ve En İyi Yönetmen'in de bulunduğu dört ödül kazandı. 2003 yılında İstanbul Film Festivali'nde Geceyarısı Sineması'nda gösterilen "Üç" adlı filmin yönetmenlerinden biri olan Ji-woon Kim'in yönettiği "Karanlık Sırlar / A Tale Of Two Sisters", akıl hastanesinden eve döndükten sonra, kötü yürekli üvey anneleri, ilgisiz babaları ve evdeki tuhaf olaylarla başa çıkmak zorunda kalan iki kız kardeşin ürkütücü öyküsünü yüksek sesler, ani hareketler, tuhaf görüntüler ve huzursuz edici bir tempoyla anlatıyor. Yarattığı psikolojik gerilimin dozu hiç düşmeden izleyiciyi sürekli şaşırtan ve huzursuz eden "Karanlık Sırlar / A Tale Of Two Sisters"kaçırılmaması gereken bir film...

Ji-Hwan üniversitede okuyabilmek için taksi şoförü ve bir kafede garson olarak calışmak zorundadır. Birgün kafeye iki güzel genc kız gelir. Ji-Hwan, Keonng-Hi'ye ilk görüste aşık olmustur ve tüm cesaretini toplayıp kızla konusmaya karar verir. Kızdan tam olarak istedigi gibi bir karşılık göremez. Ancak bu üçlü arasında çok güzel bir arkadaslık ilişkisi başlar..

Orta yaşlı bir dul olan Eun-yi, zengin bir ailenin evinde hizmetçi olarak işe başlar. Bir müddet sonra ev sahibi Hoon, kendi konumundan faydalanarak onun yatağına girer. Hoon'nun yatak odası ziyaretleri sıklaşır. Evin yaşlı hizmetçisi Byung-sik bu ilişkiyi, kocasını avcunda tutması için entrikalar çeviren Hae-ra'nın annesi Mi-hee'ye anlatır. Çok geçmeden Eun-yi hamile kalır ve çocuğu doğurmak ister.Fakat bu aile tarafından öğrenilir. Mi-hee, tüm itirazlarına karşın Eun-yi'yi çocuğu aldırmaya zorlar. Ne doğurmasına ne de evden ayrılmasına izin verir. Hoon gayri meşru dahi olsa çocuğun alınması konusunu enine boyuna düşününce, Mi-hee'nin planı geri teper. Kürtaja zorlanmak Eun-yi'nin akıl sağlığını çok kötü bozar ve o da bildiğini okumaya başlar.

Bir uydu istasyonu için malzeme taşıyan bir Amerikan tankerinin kaçırılması hem Güney hem de Kuzey Kore için büyük bir tehlikenin başlangıcı olur. Zira tankeri kaçıran Sin’in planı, tankerde bulunan Helyum balonlarını uçurarak iki ülkenin üzerine radyoaktif atıkları boşaltmaktır… Güney Kore hükümeti bu kıyımı durdurmak için Sejong isimli ajanını görevlendirir. Sejong bu modern korsanı araştırırken, bu korkunç saldırının aslında çok kişisel sebepleri olduğunu öğrenecektir...

Kolej öğrencisi Kyun-woo(Tae-hyun Cha) bir akşam eve dönüşünde metroda çok güzel ama bir o kadar da sarhoş bir kıza(Ji-hyun Jun) rastlar. Kız metro hattının kenarında ayakta zor durmaktadır ve Kyun-woo onu trenin önüne düşmekten kurtarır. Bindikleri trende kız baygın düşmeden önce en son Kyun-woo'a laf attığı için yolcular onun kız arkadaşı olduğunu düşünürler. Yolcuların suçlayıcı bakışları üzerine Kyun-woo kızın sorumluluğunu almak ve onu bir motele kadar taşımak zorunda kalır.

Earning a living as a driver for rent, Kisu lives in a studio flat in the basement floor. When he feels choked up, he tries not to let go of hope by playing on the drums. Out of guilt that he might have made Jongdae sexually handicapped during their younger days, Kisu took on a role as Jongdae's guardian on top of being his friend. Jongdae's dream is to keep a revolver that can make him stronger than the small-time gangsters around town. One day Kisu's older brother shows up and leave behind his son Yohan to Kisu's care.

4 ay içinde kadınların öldürüldüğü 4 seri cinayet şehri ayaklandırmıştır. Polis Jae-shin (Seon-gyun Lee) muhtemel katillerin peşindedir. Polisin okul arkadaşı Gyeong-ju (Man-seok Oh) bir yazardır ve yaşanan olayları romanında kullanır. Bu aşırı merakına o kadar kapılır ki, birgün evini elinden almak isteyen ev sahibini boğarak öldürür. Ardından Gyeong-ju genç bir dükkan sahibinden cinayeti bildiğine dair bir mesaj alır. Gyeong-ju ve dükkan sahibinin ortak bir geçmişleri vardır ve polis Jae-shin'in araştırdığı cinayetten sorumlu olabilirler...

Japonya sömürgeciliğinin hüküm sürdüğü 1940’lı yıllarda, bir dolandırıcı olan Bong-gu ve bir caz şarkıcısı olan Chun-ya, Seokguram mağarasındaki Buda heykelinin üzerinde bulunan, “Doğu’nun Işığı” adındaki elmasın peşindedir. Ama, Japonya’nın lideri elması ele geçirir ve bir an önce Japonya’ya götürerek bir kutlama partisi düzenler. Bong-gu ve Chun-ja, “Doğu’nun Işığı’nı” çalmak için ortak olurlar.

Kasabada bulunan öğretmenler fırsatlarını bulduğunda daha iyi imkanlar için bir şehir merkezlerine gitmekte, bu durum okul müdürünü endişelendirmektedir.Şehre ilk fırsatta gitmek için dilekçesini veren güzel, tez canlı ve sevimli Sınıf Öğretmeni Mi-ok Yeo okula yeni atanan yakışıklı Resim Öretmenini (Sang-choon Kwon) öğretmenler odasında ilk gördüğünde şehre gitme hayallerini erteler.Yakışıklı Resim Öğretmeninin gönlünü çalmak için türlü şirinlikler yapmaktan kendini alamayan Mi-ok Yeo kendi sınıfındaki güzel, hırslı ve zeki öğrencisinin (Mi-nam Ko) Sang-choon Kwon'u yalnız bırakmadığını farkedince önceleri tatlı, sonraları kızışan bir rekabetin içerisinde bulur kendisini...Bütün öğrencilerin aşık olduğu yakışıklı resim öğretmeni Sang-choon Kwon ilgi merkezi olmanın tadını çıkarırken, Mi-ok Yeo ile Mi-nam Ko arasındaki savaşın galibi yine kendileri olacaktır...

Film hükümetin yeniden imar planını hayata geçirdiği bir şehrin varoşlarındaki olayları sergiliyor. Bekar bir kız bunamış babasıyla her gece hwa-tu oynayarak yaşamaktadır. Kadının bu boğucu hayattan kaçma isteği ve kaçmasına imkan olmaması gerçeği, filmde görülen farklı keşmekeşlerle sembolize edilmiş.

Kore tarihinden gerçek kişilerin ele alındığı bir dönem dramı. Kendisiyle alay eden kadınsı kraliyet soytarısına âşık olan acımasız kralın bu hayranlığı, en gözde cariyesinin kendisine derin öfke ve kıskançlık duymasına yol açmıştır. Gösterilerinde genellikle kadın rollerini canlandıran soytarı, aynı zamanda bir erkek soytarıyla da yoğun bir duygusal ilişki içerisindedir. Tüm bunlara rağmen film bu aşk üçgenini değil, kader, güç ve sınıflar arasındaki mücadele ile özgür bir ruha sahip olma temalarını işlemektedir.

Birbirlerinin ölümcül hastalıklarından haberdar olmayan aşıkların hikayesi...

Dokuz yaşındaki Yong-lim'in zihinsel özürlü bir ağabeyi vardır. Babaları Hye-geon geçirdiği akciğer hastalığı yüzünden maden ocağındaki işini kaybetmiş ve tazminat alamamıştır. Hastaneye de kabul edilmeyecektir. Yong-lim yemek çalarak ve ağabeyini özürlüler okuluna yazdırma yolları arayarak ailenin birliğini korumaya çalışırken babası içki içmekten vazgeçmez. Yong-lim de babasının çorbasına bir şey koyarsa hastanenin onu kabul edeceğini düşünür.

Jae Mun, çete üyeleri tarafından bıçaklanan arkadaşını görür, tanıklık eder, ve onun tek tepkisi, sadece kaçmaktır.Birkaç yıl sonra, arkadaşının ölümünün intikamını alması için fırsatı vardır bunu değerlendirir ve ek olarak arkadaşının cinayet sahnesinden kaçtığı için vicdanını rahatlatır.Çeteci Jae-mun (Sol Kyung-gu), yıllar önce arkadaşı Min-jae'yi bir emri yanlış bir şekilde yerine getirdiği gerekçesiyle öldüren Min Dae-sik'ten intikam almak ister. Bir çeteci ve aynı zamanda Tekvando hocası olan Chi-guk Mun (Jo Han-seon) ile Dae-sik'in yaşadığı Bulgyo'ya gider. Fakat orada sadece Dae-sik'in restoran sahibi annesine ulaşabilir (Na Mun-hee). Restorana yaptığı ziyaretlerle anneyi daha yakından tanır ve aralarında ana-oğul ilişkisine benzer yakınlıkta bir bağ oluşur. Aynı zamanda intikamını alabilmenin yollarını arar..

Kuzey Kore Gizli Ajanı Ji-won (Kang Dong-won) bir görevde 38. Paraleli (Kuzey ve Güney Kore'nin gerçek sınırı) geçtiğinde, Han-gyu (Song Kang-ho) başında olduğu Milli İstihbarat Servisi (NIS) müdehale eder ve devamında bunu Seul’un göbeğinde bir silah çatışması takip eder. Olaydan ötürü, Han-gyu kovulur ve Ji-won birimi tarafından yüzüstü bırakılır. Altı yıl sonra, ikisi tesadüfen karşılaşır ve birbirlerinden bilgi çalmak amacıyla bir iş ortaklığına başlarlar.

Hong Kong'ta bulunan Hwabaekryun Çetesi liderinin kızı Aryong, Black Dragon Çetesinin kıdemlilerinden birinin ölümüyle ilgili olaya karıştığı şüpesiyle Black Dragon Çetesinin lideri Jwa Guk Choong tarafından aranılan kişi olmuştur. Hwabaekryun Çetesi lideri Bay Lim, kızı Aryong'u korumak için Güney Kore'ye annesini aramaya gönderir.Aryong'un Güney Kore'de geçireceği zaman süresinde onu korumak için mafyaya mensup Ki-chul, onun iki beceriksiz adamı ve iletişim için çevirmenlik yapacak olan korkak bir çevirmen görevlendirilir.Eyvah Karım Mafya serinin üçüncü film olan, Eyvah Karım Mafya 3 filmi ilk iki filmden tamamen ayrı, bambaşka bir kadro ve bağımsız hikayesiyle yine aksiyon ve komedi vaat ediyor... Eyvah Karım Mafya film serisinin ilk ikisinde başrol alan Eun-Kyung Shin'in bu filmde olmayışı ilk olarak izleyenleri hayal kırıklığına uğratsada, O'nun yerine başrol oynayan Tayvan'lı güzel Qi Shu'nun Angelina Jolie olan benzerliğiyle bu açığı çabuk kapatıyor.

"Paranın Tadı", "Chaebul" aileler olarak bilinen Koreli şirketler dünyası ve onların arzuları, aşkları, nefretleri, seks hayatları ve işledikleri cinayetlerle ilgilidir.

Genç bir ev kadını garip rüyalar görmeye başlar. Bu rüyalar onun et ürünlerinden iğrenmesine neden olur. Bu olay tam bir etçil olan kocasıyla tartışmalar yaşamasına neden olurken kayın biraderinin de dikkatini çekmeye başlar.

Genç bir çizgi film ressamı Wanee, ve bir senaryo yazarı Junah birlikte huzurlu bir şekilde yaşayan sevgililerdir.Bir gün, eski bir arkadaşı Wanee'yi ziyarete gelir ve bu olay, Wanee'nin ilk aşkı olan üvey erkek kardeşine dair gizli anılarını su yüzüne çıkartır...