Sosyal fobisi olan kafası karışık bir kadın Kore’deki en büyük organize suç şebekelerinden birine ait önemli bir şeyi kaybettikten sonra, başına bir kurşun yemeden o değerli şeyi geri almak zorundaysa ne olur? Ko Hyeon-jeong devamlı panikataklar yaşayan çalışkan karikatürist Chun Su-ro karakterini canlandırıyor. Chun Su-ro her türlü sosyal etkileşimden korkmaktadır.Bir uyuşturucu çetesi lideri Chun’u içi uyuşturucu dolu bir pastayı ortaklarından birine götürmesi için ikna edince, Chun hiçbir şeyden şüphelenmeden bunu kabul etmiş olur. Böylece polis tarafından yakından takip edilen karmaşık bir uyuşturucu alışverişine dahil olmuş olur.Komedi, aksiyon ve romantizm dolu “Miss Conspirator” Kore seyircisi tarafından uzun zaman beklenen bir filmdir. Bunun nedenlerinden biri filmin popüler “Hi, Drama” (2001) filminin yapımcısı olan Park Cheol-kwan tarafından yönetilmiş olmasıdır.

M.Ö. 370, Çin’de Eyaletler birbiriyle savaşmaktaydı. Zhao halkı, Yan halkının üzerine Xiang Yanzhong liderliğinde 100 bin savaşçı gönderdi. Liang, Yan yolunun tam üzerinde bir yerdi. Zhao’nun güçlü ordusuna direnebilme imkânı yoktu ve tampon bölge olarak mutlaka alınacaktı. Hayatta kalabilmeleri için tek şansları savunma ustası olan Mozi savaşçılarından yardım istemekti. Ancak, Liang’ın tehlikenin sınırında dans ettiği haberi Mozi savaşçılarına henüz ulaşmamıştı...

Moby Dick; Kore tarihine yapılan ürpertici bir yolculuk, öyle ki en milliyetçi insanın bile hükümetine şüpheyle yaklaşmasına yetecek kadar komplo teorisi barındırıyor içinde.

Üniversitede Profesör heykeltıraş Haz-hyeok ve geçmişte onun öğrencileri olan sanat eleştirmeni Min-woo ve güzel çağdaş dans öğrencisi Mi-ran arasında yaşanan aşk üçgeninin öyküsünü anlatan gizemli bir melodram...

Soo Hyuk bir telefon alır ve kendisine bir ev kaldığını öğrenir. Bu ev eski eşi Chae Hee'ye aittir. Soo Hyuk gizli tavan içinde eski birkaç polaroid fotoğraf bulur ve geçmişe gider... Chae Hee ölümü bekliyordur ve Soo Hyuk onu kurtarmak için savaşım vermektedir. Böylece nefes kesici süre yolculuğu adım atar..."Old Goodbye" bir çiftin aşkta ikinci şansı elde etmesini ve düzgün bir şekilde birbirine veda edebilmesini konu alan romantik süre yolculuğu temalı bir dizidir. Jang Hyuk Soo Hyuk adında eski bir boksörü ve Jang Nara da onun eşi Chae Hee'yi canlandırmaktadır.Chae Hee ölmek üzeredir. Bir kez daha ona tutkuyla aşık olan Soo Hyuk, onunla farklı senelerde tekrar görüşmek ve kendisine niçin aşık bulunduğunu keşfetmek için zamanda seyahat yapar. Chae Hee ile 10, 17 ve 22 yaşlarında iken görüşür.Fakat romantik geçmişini yeniden ziyaret etmek için zamanda yolculuk yapması çekince arz etmektedir ve neyi kaybettiğini keşfetmek için hayatını riske atıyor olabilir.

Marazlı sinemaseverler, bideva romantikler, Woody Allen’vari diyaloglar, bitmek bilmeyen ölçüsüz içki âlemleri, sigara ardına sigara... Cenup Kore yeni dalga sinemasının kahramanlarından yönetmen Hong Sang-soo, bu son çalışmasında bizlere gene bir karakter komedyası sunuyor. Filmimizde, genç bir hanımı ve onun ardından ayrılmayan üç çaresiz adamı izliyoruz. Amerika’da beyazperde okumak isteyen Sunhi, Profesör Choi’den kendisi için bir tavsiye mektubu yazmasını rica eder. Bunu başarmak için de, eski sevgilisiyle onun en yakın arkadaşını flört ve ihanetten mürekkep bir keşmekeşin içine çeker. Üç adam olan biteni anlayana dek epey bir zaman geçecektir.

Baek Hyun-chul (Lee Beom-soo) deri kanseri için tedavi arayan bir biyoteknoloji araştırmacısıdır. Önemli bir çipi çalarak ABD'ya kaçmaya çalışan eski şirket başkanına karşı gosteri yapar. Bu sırada şirket başkanı ambulansla protestoculardan kaçmaya çalışır. Bu kaçış esnasında başkan kolunu keserek çipi içine yerleştirir. Babasının hastane masrafları için paraya gereksinim duyan Dong-Hwa'yla görüşür ve televizyondan başkanın kalp krizi geçirip öldüğünü öğrenirler. İkisi bir plan yapıp cesedi kaçırmaya karar verir fakat kaçırdıkları ceset hâlâ yaşayan Jin-oh'un bedenidir!

Bir ailenin parçalanmasını cinsellik üzerinden ele alan Moebius, arzularına teslim olan bir baba, babasını kıskanan bir oğul ve ikisinin de trajik bir sona sürüklenmesine neden olan öfekeli bir anneyi anlatıyor. Anne, kocasının sadakatsizliğini oğlunu yaralayarak cezalandırır. Babasının suçluluk duygusu ile olaylar yatışıyor derken felaketler üst üste gelir. Filmde hiç karşılıklı konuşma yok. Film cinsellik ve şiddetin yansıltılması açısından küçük izleyiciler için olumsuz etki oluşturabilir uyarmış olalım. Ancak hiç konuşma olmasa da filmi merakla kendini izlettiriyor.Ödüllü yönetmen Kim Ki Duk imzalı film ülkesinde gösterimi sansür tartışmalarına yol açan film zorlukla gösterim izni almış ve ilk olarak Venedik Film festivalinde izleyicilerle buluşmuştur.

Kyung-ho, asosyal ve yalnızlığını maket oyuncaklarından yarattığı hayal dünyasıyla gidermeye çalışan,bilgisayar dehası bir adamdır.Hiç hesapta yokken john takma adlı gizemli biriyle tanışır.John,onun hayallerinde yaşattığı kahramanlara uyan bir profile sahiptir ve kısa zaman da ona hayran kalır.John'un ise onunla ilgili daha farklı planları vardır.Onu,dünyadaki para hareketlerini yönettiği gizli örgütüne dahil edip,kırılamayan sistemlerden para transferi yaptırmak.Kyung-ho,örgüte merak ve heyecanla dahil olup;geri dönüşü olmayan,zor bir yola girer.

15 yıl önce bir çocuğu kaçıran suçlu hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur. Davanın zaman aşımına uğramasına 5 gün kala bilinmeyen biri olay mahalline bir çiçek bırakır. Birkaç gün sonra ise aynı metod kullanılarak bir kaçırılma olayı daha gerçekleşir.Torunu kaçırılan büyükbaba (Song Young Chang), 15 yıl önce kızı kaçırılan anne (Uhm Jung Hwa) ve vicdan azabı çeken polis memuru (Kim Sang Kyung) çok geç kalmadan önce bu olayı çözmeye çalışırlar.

Phantom... Kore'nin ilk nükleer denizaltısı. Ateşli nükleer silahlar ve bir mürettebat... Pasifiğin derin sularında ölmek veya yaşamak...

Sue çocukluk yıllarında, kuaför olan annesinin her insanın saçını kesmesine karşın onun saçını kesmeyerek bir kız çocuğu şeklinde yetiştirilmesi sonucu içine kapanık, çelimsiz ve korkak bir insan olarak büyümüştür. Denize nazır tek katlı bir evi, hem kuaför salonu olarak bununla birlikte sevgilisiyle birlikte yaşam alanı olarak kullanır.Sue ile birlikte aynı evi paylaşan Wonyoung, gündüzleri motorsiklet ile kuryelik yapar. Geceleri ise evin çatı katında oturup deniz manzarası eşliğinde havai fişek gösterisi izleyerek vakit geçirir. Fakat Wonyoung yaşadığı hayattan daha fazlasını hayal etmektedir.Her ikisininde yaşamı bigün aniden yaşamlarına giren Sue'nin arkadaşı Byungho tarafınca altüst olur.Durgun hayatlar ile yalancı umutların arasında gizlenmiş hatıraların gölgesinde yaşanmış olan ihanet, ve intikamın öyküsü...

“Postman to Heaven – Cennetin Postacısı” Özel bir adam ile terk edilmiş bir kadının fantezi ile yoğrulmuş romantik hikâyesidir. Jae-joon bir postacıdır ancak bildiğimiz postacılardan değildir. O sevdikleri insanları özleyenlerin mektuplarını cennete götürür. Ha-na da o insanlardan biridir ve ölen sevgilisini düşünmeden edemiyordur. Daha sonra Jae-joon ve Ha-na arasında 14 gün sürecek bir fantezi başlar ancak Jae-joon’un Ha-na’dan sakladığı bir şey vardır.

Baekje döneminde Prenses Hwapyung'un güzelleşme ve değişik rejimlerle zayıflama macerasının gülünç bir şekilde anlatımı.Prenses Hwapyung, kralın güzel kızıdır, kendisi çok nazik ve akıllı biridir. Tek sorunu vardır devasa vücudu. Düğününde kocası güzel bir lady beklerden bir anda onu karşısında görünce şok olur. Prenses Hwapyung gizemli bir adamın yardımıyla zayıflamaya başlar ve yeni bir insan olur.

Bataklıkta açan çiçekler misali tüm zorlukları aşıp nihayet herkesin mutlu olduğu barbi bebek filmlerini çağrıştırıyor. Sonunda, her insanın sonsuza kadar mutlu bulunduğunu görmeyi umuyorsanız, duygusal komedilere dönmenizi tavsiye ederim. Bu filmde gerçek hayatta karşılaşmaktan sıkılıp, kendinizde olmayanı aramış olduğunız şeyler yok. Sıradan, sıradan insanoğlu anlatılıyor. Ama kesinlikle keyifli. Fragmanın yanılttığı hayal kırıklığı filmlerden değil asla.

Ormanın ortasındaki bir oyuncak bebek müzesine 5 yabancının gelişi ile filmimiz başlar. Birbirini tanımayan bu 5 fert, müzenin sahipleri tarafından özel bir davet almışlardır. Heykeltraş, yazar, fotoğrafçı ve modellerden oluşan ekipten hafta sonu boyunca müzede çalışmaları istenir. Hiç kimsenin aklına gelmeyen sual ise, bir oyuncak bebek müzesinin tüm insanlıktan uzakta, ormanın ortasında ne aradığıdır. Hele ki mankenlerin ve oyuncakların kimse bakmazken kıpırdadığı, mahzeninde zincirli bir adamın olduğu, bahçesinde içlerinden yalnızca birine görünen kırmızılı küçük bir kızın dolandığı bu acaip müzenin… Çok geçmeden bu beş birey ortak bir noktaları olduğunu anlayacaktır. Hepsinin aile kökleri müzenin civarlarındaki terk edilmiş bir kasabaya dayanmaktadır.

Kıdemli başçavuş olan, Lee Yu-Mi (Lee Ah-i), deniz kuvvetleri içinde oluşturulan bir birim olan özel kuvvetlerde yer edinen ilk bayan olur. Görevi, yetersiz olan askerleri eğitmektir. Bu ekipte yer edinen Yu-Mi’nin ekip arkadaşı başçavuş Wang Jong-pal (Im Won-hee), onun liderliğini bir türlü kabul etmez ve her işine burnunu sokar. Rütbece büyük olan Kang cheol-in’in (Son byeong-ho) desteğini alan Yu-Mi, umutsuz olay olarak görülen askerleri eğitmeye adım atar…

Yoksulluk içinde yaşayan Hwa-yeon (Jo Yeo-jeong) kendisini kralın cariyelerinden biri olarak sunmaya karar verir. Saraya girer girmez, iki adam megaloman ve içkici Büyük Prens Seong-won (Kim Dong-wuk) tarafından yakalanır. Kwon-yoo (Kim Min-joon) ise Hwa-yeon için duyduğu arzu ortaya çıkarsa her şeyini kaybedecektir. Siyasi entrikalar bu aşk üçgenini etkilemeye başlayınca, saray bu karakterlerin yaşam mücadelesi vereceği bir tutku ve takıntı yeri haline gelecektir.

Sağlık kolejinin soğuk, karanlık bir anatomi sınıfı ve aynı sınıfta anatomi derslerine katılarak kadavra inceleyecek (prosektör) olan; 6 tane birinci sınıf öğrencisi: Zeki ve kendinden emin Sun-hwa; takım lideri olmak için dünyaya gelmiş, inanç dolu Ki-bum; bir hastane sahibinin oğlu Joong-suk; doktor olmak için yetersiz Kyung-min; seksi ve kibirli, ancak derslerinde başarısız Ji-young ve çok çalışkan Eun-joo. Onlar, birbirleriyle en iyi cerrah olmak için yarışan, ancak bir takım gibi güçlü dostluk bağlarıyla da bağlı olan öğrencilerdir.Birinci sınıfta, korkularını bastırmaya ve kendilerinin bekleyen kadavralara yaklaşmaya çalışırlar… Güzel ve ölümcül kadavrayla ilk buluşmalarını ardından ise korkulu rüyaları başlar. Bir süre sonra hepsi hayaletlerden ve halüsinasyonlardan dolayı acı çekerler. Birçok kazadan ve birtakım grup üyelerinin ölümünden sonra, korkunç bir şeyin onlar için geldiğini anlamaya başlarlar. Kurtulmak için ellerinden geleni yaparlar ve bir ipucu bulurlar: Bu kazaların hepsi, kadın kadavraya yapılan birtakım şeylerle ilgilidir.