İkinci Dünya Savaşı arefesinde Mançurya ve Kore Japonya'nın işgali altında iken, işgal kuvvetlerinden bir albayın torunu olan Tatsuo Hasegawa (Jo Odagiri) ailesiyle birlikte Kore'ye büyükbabasını yanına gelir. Albayın evinde hizmetkarlık yapan Kim ailesinin oğlu da Jun-shik Kim'dir. (Dong-gun Jang) İki çocuk da iyi birer koşucudurlar. Bir tören sırasında albay olan büyükbabaya hediye diye gönderilen paketi Jun-shik Kim'in babası teslim eder. Paketteki bomba kimseye zarar vermesin diye üzerine kapatarak yere yatan albay, torunu Tatsuo Hasegawa'nın gözleri önünde can verir. Tatsuo, Kim'in babasının bundan sorumlu olduğunu söyleyerek onu ve ailesini suçlar. Yıllar geçer, Tatsuo hem başarılı bir atlet olmuştur hem de ailesinin sağladığı olanaklar hem de Alman-apon ittifakının katkısıyla Berlin Üniversitesi'ne kabul edilir ama gitmek istemez.Büyükbabasının yolundan gitmek, asker olup savaşmak istemektedir. Kim ise çek çek arabası kullanmaktadır. Bir şekilde olimpiyat elemelerine davet edilir ve yarışta Tatsuo'yu geçer. Tüm Korelilerin sevgisine mahzar olur ama işgalci Japonların komitesi onu diskalifiye edince, ortalık karışır. Arkadaşları ve Japonlar arasında çıkan arbede sonucu ceza olarak Sovyet desteğini durdurmak üzere Nomonhan'da görevlendirilmek üzere askere alınırlar ve aynı birliğe Albay olarak Tatsuo gönderilir. Asıl hikaye de bundan sonra başlar. Nomonhan'daki Japon Sovyet mücadelesinden, Sibirya'daki esir kamplarına ve Stalingrad'dan Normandiya'da ki Alman istihkamlarına kadar uzanan trajik ve gerçek bir hikayedir bu...
Herkese iyi seyirler dilerim.