Saray ressamlarının yetiştiği köklü bir ailede doğan Yun-jeong, yedi yaşındadır ve resim konusunda yetenekli bir kızdır.
Yine de ailene geleneğini devam ettirmek erkek kardeşe düşmektedir, tüm baskı onun üzerindedir ve bir kız olarak Yun-jeong'un profesyonel bir ressam olmasına izin yoktur.
Abisi kendisine yüklenen sorumluluğu üstlenmek için çalışırken, Yun-jeong ona yardım eder ve gizlice abisi için resim çizer.
Ancak küçük kızın hayatı abisinin yeteneksizliğinden dolayı intihar etmesiyle alt üst olur. Ailenin onurunu korumak için Yun-jeong, abisinin ismini almaya ve erkek olarak yaşamaya zorlanır. Bu şekilde kendi kimliğini gizleyerek büyür.
Artık bir yetişkin olmuş ve saray ressamlığına kabul edilmiş olan Yun-bok'un dehası ve yeteneği, dönemin bir diğer büyük ressamı olan Kim Hong-do'nun kalbini fetheder.
Fakat kızın cesur tasvirleri kraliyet enstitüsü tarafından müstehcen sayılıp kınanır. Daha sonra Yun-bok Kang-mu ile tanışır ve ona büyük bir aşkla bağlanır.
Hayatında ilk kez, yarattığı her şeyden, tüm çalışmalarından vazgeçip; sadece seven bir kadın olmak için büyük bir arzu duyar.
En iyi öğrencisi olan Yun-bok'un dehasına hayran olan Kim Hong-do ise, onunla ilgili her şeyi sevmeye ve öğrencisine aşık olmaya başlar.
Bu da cariyelerin evinde yaşayan bir Giaseng olan (Kore'de eski dönemlerde, özellikle kralları ve soyluları eğlendirmek için çalışan kadınlar) ve Hong-do'ya gizli bir aşk besleyen Seol-hwa'nın öldürücü bir kıskançlığa kapılmasına neden olur.
Shin Yun-bok'un baş yapıtı olarak sayılan "Bir Güzelin Portresi"nin arkasında yatan sır, 250 yıllık sessizlikten sonra nihayet gün ışığına çıkmıştır.